• edirne 26 Kısa Süreli Gök Gürültülü Sağanak
    • sakarya 27 Parçalı Bulutlu
    • bursa 28 Parçalı Bulutlu
    • balıkesir 28 Parçalı Bulutlu
    • yalova 27 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • bolu 25 Kısa Süreli Gök Gürültülü Sağanak
    • sinop 30 Parçalı Bulutlu
    • istanbul 25 Hafif Yağmurlu, Aralıklı Güneşli
    • tekirdağ 24 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • düzce 29 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • kırklareli 24 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • kastamonu 25 Parçalı Bulutlu
    • karabük 27 Parçalı Bulutlu
    • zonguldak 25 Parçalı Bulutlu
    • çanakkale 25 Kısa Süreli Gök Gürültülü Sağanak
    • kocaeli 26 Parçalı Bulutlu
    • bilecik 26 Parçalı Bulutlu
    • bartın 27 Parçalı Bulutlu
    • samsun 28 Parçalı Bulutlu
    • muğla 27 Az Bulutlu
    • amasya 30 Parçalı Bulutlu
    • hatay 29 Hafif Yağmurlu, Aralıklı Güneşli
    • rize 27 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • aydın 33 Parçalı Bulutlu
    • denizli 29 Az Bulutlu
    • uşak 26 Parçalı Bulutlu
    • artvin 21 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • tokat 28 Parçalı Bulutlu
    • giresun 26 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • trabzon 26 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • gümüşhane 24 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • kütahya 25 Az Bulutlu
    • manisa 29 Az Bulutlu
    • izmir 29 Az Bulutlu
    • çorum 26 Parçalı Bulutlu
    • bayburt 22 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • afyonkarahisar 25 Az Bulutlu
    • adana 32 Parçalı Bulutlu
    • ordu 26 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • osmaniye 30 Hafif Yağmurlu, Aralıklı Güneşli
    • ankara 26 Parçalı Bulutlu
    • niğde 26 Kısa Süreli Gök Gürültülü Sağanak
    • sivas 25 Parçalı Bulutlu
    • burdur 28 Parçalı Bulutlu
    • çankırı 27 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • mersin 30 Parçalı Bulutlu
    • eskişehir 26 Parçalı Bulutlu
    • yozgat 24 Parçalı Bulutlu
    • konya 27 Parçalı Bulutlu
    • ısparta 29 Parçalı Bulutlu
    • nevşehir 25 Parçalı Bulutlu
    • karaman 29 Parçalı Bulutlu
    • kahramanmaraş 30 Parçalı Bulutlu
    • kırşehir 27 Parçalı Bulutlu
    • antalya 30 Parçalı Bulutlu
    • kayseri 27 Kısa Süreli Gök Gürültülü Sağanak
    • aksaray 27 Parçalı Bulutlu
    • kırıkkale 28 Parçalı Bulutlu
    • erzurum 19 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • muş 27 Parçalı Bulutlu
    • hakkari 25 Parçalı Bulutlu
    • erzincan 25 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • malatya 28 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • tunceli 28 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • kars 19 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • ağrı 25 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • ığdır 27 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • mardin 27 Az Bulutlu
    • şırnak 28 Parçalı Bulutlu
    • siirt 31 Parçalı Bulutlu
    • şanlıurfa 32 Az Bulutlu
    • ardahan 19 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • gaziantep 30 Az Bulutlu
    • bingöl 28 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • bitlis 23 Parçalı Bulutlu
    • van 24 Parçalı Bulutlu
    • elazığ 29 Gök Gürültülü Sağanak Yağış
    • diyarbakır 31 Az Bulutlu
    • adıyaman 31 Az Bulutlu
    • stokholm 19 Açık, Güneşli
    • amsterdam 19 Parçalı Bulutlu
    • brüksel 21 Parçalı Bulutlu
    • varşova 24 Açık, Güneşli
    • berlin 24 Az Bulutlu
    • budapeşte 20 Açık, Güneşli
    • münih 18 Hafif Yağmurlu, Aralıklı Güneşli
    • batman 33 Parçalı Bulutlu
    • viyana 19 Az Bulutlu
    • paris 21 Az Bulutlu
    • prag 20 Parçalı Bulutlu
    • londra 21 Açık, Güneşli
    • köln 22 Parçalı Bulutlu
    • zürih 18 Hafif Yağmurlu, Aralıklı Güneşli
    • oslo 16 Açık, Güneşli
    • helsinki 18 Parçalı Bulutlu
    • kilis 30 Parçalı Bulutlu
    • bonn 21 Parçalı Bulutlu
    • kopenhag 19 Parçalı Bulutlu
    • frankfurt 23 Parçalı Bulutlu
    • atina 28 Parçalı Bulutlu
    • belgrad 21 Az Bulutlu
    • aşkabat 25 Az Bulutlu
    • şam 33 Açık, Güneşli
    • moskova 24 Açık, Güneşli
    • kuveyt 39 Sıcak Hava
    • amman 29 Az Bulutlu
    • lefkoşa 33 Parçalı Bulutlu
    • roma 19 Az Bulutlu
    • kahire 34 Az Bulutlu
    • bişkek 27 Az Bulutlu
    • medine 42 Sıcak Hava
    • mekke 42 Sıcak Hava
    • cezayir 28 Az Bulutlu
    • bağdat 40 Sıcak Hava
    • sofya 20 Az Bulutlu
    • taşkent 27 Az Bulutlu
    • girne 30 Parçalı Bulutlu
    • madrid 29 Açık, Güneşli
    • riyad 39 Sıcak Hava
    • şumnu 24 Az Bulutlu
    • gümülcine 26 Az Bulutlu
    • bakü 28 Parçalı Bulutlu
    • zenitsa 19 Bulutlu
    • tiran 26 Az Bulutlu
    • kanberra 17 Az Bulutlu
    • bükreş 24 Az Bulutlu
    • tiflis 23 Az Bulutlu
    • saraybosna 20 Bulutlu
    • köstence 24 Az Bulutlu
    • kiev 26 Az Bulutlu
    • wellington 9 Açık, Güneşli
    • melbourne 16 Az Bulutlu
    • kırcaali 25 Kısa Süreli Gök Gürültülü Sağanak
    • minsk 25 Az Bulutlu
    • tahran 28 Açık, Güneşli
    • sidney 21 Az Bulutlu
    • selanik 24 Az Bulutlu
    • duşanbe 29 Az Bulutlu
    • üsküp 27 Bulutlu
    • ottawa 27 Az Bulutlu
    • washington 24 Kısa Süreli Gök Gürültülü Sağanak
    • newyork 25 Parçalı Bulutlu
    • tokyo 33 Az Bulutlu
    • montreal 27 Az Bulutlu
    • kabil 27 Açık, Güneşli

EKONOMİYİ MOR'A BOYAMAK MÜMKÜN

Prof. Dr. İlkkaracan’a göre sadece erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerinin gelişmesine yapılacak yatırımlar 1 milyona yakın yeni istihdama denk geliyor. Aynı yatırımı inşaat ve fiziksel altyapı projelerine yönlendirildiğinde ise Türkiye ekonomisi bunun sadece üçte biri kadar iş yaratıyor

Ekonomiyi mora boyamak mümkün
Mor Ekonomi bugün dünya literatüründe tartışılan ve toplumsal cinsiyet eşitlikçi bir ekonomik tasvir sunan bir kavram. Kavramı dünya literatürüne kazandıran İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Uluslararası Feminist İktisat Birliği Başkanı Prof. Dr. İpek İlkkaracan ile ‘bakım emeği’ ve ‘bakım ekonomisi’nin önemi üzerine konuştuk.
Prof. Dr. İlkkaracan, kadın istihdam oranının artması, ekonomiyi gelir yoksulluğuna karşı koruyan bir sigorta olduğuna dikkat çekiyor. İlkkaracan’a göre hem piyasa ekonomisi hem de ücretsiz bakım ekonomisi ile güçlü, dirençli ve dinamik bir ekonomi için, rollerin erkekler ve kadınlar arasında eşit paylaşıldığı, yeterlilikler ve olanakların eşit olduğu bir yapı gerekiyor.
Kadınları gözeten, eşitlikçi ekonomi politikaları neden gerekli ve nasıl uygulanabilir?
Toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten eşitlikçi ekonomi politikaları her şeyden önce ekonomik ve sosyal adalet için gerekli. Ama adaletin ötesinde, daha güçlü, dirençli ve dinamik bir ekonomi için gerekli.
Birincisinden başlayacak olursak: TÜİK’in resmi verilerine dayalı analizlere göre Türkiye’de kadınlar günde ortalama 4 saat 35 dakika hane içi ücretsiz bakım işlerine, 1 saat 16 dakikayı hane dışında ücretli çalışmaya ayırıyor. Yani kadınlar için toplam çalışma süresi günde ortalama 5 saat 51 dakika. Erkekler ise günde ortalama 53 dakika hane içi ücretsiz bakım işlerine, 4 saat 24 dakikayı hane dışında ücretli çalışmaya ayırıyor. Erkekler için toplam çalışma süresi günde ortalama 5 saat 17 dakika ile kadınlardan 34 dakika daha az. Yıllık olarak bu 206 saate denk düşüyor. Sonuçta, kadınlar toplamda yılda ortalama erkeklerden 206 saat daha fazla çalışıyor, ama ezici çoğunluğunun kendine ait bir geliri yok; aileye erkeğin getirdiği gelire ya da devletin sağladığı nakit transferlerine bağımlılar. Zira Türkiye’de istihdamda toplumsal cinsiyet uçurumu açısından 200’e yakın Dünya ülkesi arasında en alttan 20’nci sırada. 15-64 yaş arası nüfusta kadın istihdam oranı yüzde 32 iken erkeklerde yüzde 68. Türkiye’de esas çalışma yaşındaki kadınların üçte ikisine yakının kendine ait kişisel geliri yok (erkeklerde bu oran sadece yüzde 5); dörtte üçünün faaliyet geliri yok (erkeklerin sadece yüzde 10’u bu durumda). Mal-mülk-servet sahipliğindeki toplumsal cinsiyet uçurumuna dair elimizde veri yok ama gelirdeki uçurumundan daha da büyük olduğunu tahmin edebiliriz.
Sonuçta Türkiye’de kadınlar toplamda daha çok çalışmalarına rağmen, büyük çoğunluğu gelir ve mülk yoksunu. Toplumsal cinsiyet uçurumları Türkiye’deki ekonomik ve sosyal adaletsizliğin önemli bir belirleyeni. Bu unsur, eğitim ve sosyoekonomik statü gibi diğer unsurlarla kesişimsel. Örneğin kadınlar arasında eğitime göre istihdam (ve kendine gelirine sahip olma) oranları arasında büyük uçurumlar söz konusu. Üniversite mezunu kadınların istihdam oranı yüzde 60 civarındayken, lise ve ilköğretim mezunlarının istihdam oranı bunların yarısı kadar: yüzde 30.Prof. Dr. İpek İlkkaracan - İ.Ü. Öğretim Üyesi ve Uluslararası Feminist İktisat Birliği Başkanı 
Daha çok çalışmaya rağmen kendisine ait bir gelirden ve mülkten yoksun olma durumu, bir adaletsizlik unsuru olmanın ötesinde, kadınların yoksulluk ve şiddete maruz kalma riskini de arttıran önemli bir etken. Veriler ve deneyimler, aile içi şiddet sarmalının önemli tetikleyicilerinden birinin kadının erkeğe ekonomik bağımlılığı olduğuna işaret ediyor. Özellikle daha düşük eğitimli, istihdam olanağı bulamayan kadınlar için şiddete dur demek daha zor. Aynı şekilde, bu sosyoekonomik statüdeki kadınların, eşlerinin vefatı, terk etmesi ya da boşanma gibi nedenlerle yalnız kaldıklarında, özellikle küçük çocukları da varsa, yoksulluk riski daha yüksek.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten eşitlikçi ekonomik politikalar, adaletin ötesinde, daha güçlü, dirençli ve dinamik bir ekonomi için gerekli demiştik. Kadın istihdamının yüzde 30’larda kaldığı bir makroekonomik yapı, nüfusunun yarısını piyasa ekonomisine dâhil edemiyor demektir. Bu da piyasa ekonomisinin daha az rekabetçi, daha düşük katma değer üreten, daha düşük üretkenliğe sahip olmasına neden oluyor. Nitekim, ülkeler karşılaştırması kadın istihdam oranı ile kişi başına düşen gelir (ve daha da önemlisi üretkenlik) arasında doğru orantılı bir ilişki olduğunu göstermekte.
Öte yandan, kadın istihdamının %30’larda kaldığı bir makroekonomik yapının simetrik yansıması erkeklerin ev içi ücretsiz bakım ekonomisinde üretken olamaması ya da kısıtlı üretkenliği. Bu asimetri ekonomik ve sosyal yapıdaki çarpıklıklara işaret etmekte. İki örnek vererek açıklamaya çalışayım: Türkiye’de erkeğin ev dışında geliri kazanmak için piyasada (ücret karşılığı) üreten, kadının da ev içerisinde (ücretsiz) bakım üreticisi olduğu bir hane yapısı egemen. Ekonomik bir kriz olduğunda ve işsizlik arttığında, ya da kriz olmayan bir makroekonomik ortamda bile erkeğin herhangi bir nedenle işsiz kaldığı durumda, hane yoksulluğa sürükleniyor. Serkan Değirmenci ile Türkiye hanehalkı gelir ve harcama verileriyle yaptığımız bir çalışmada, hem kadının hem de erkeğin istihdamda olduğu hanelerin yoksulluk riskinin, sadece erkeğin istihdamda olduğu hanelerin riskinin yarısından daha az olduğunu bulguladık. Yani kadın istihdam oranının artması, ekonomiyi gelir yoksulluğuna karşı koruyan bir sigorta.
Asimetrinin öbür tarafına baktığımızda - erkeklerin ev içi ücretsiz bakım ekonomisinde üretken olamaması; ya da kısıtlı üretkenliği meselesine. 6 Şubat Maraş depremi sonrasında, kurtarma çalışmalarında paylaşılan bir anektod vardı. Eşinin vefatı sonrası küçük çocuklarıyla kalan bir babaya yardım ekibi, çocukların ayakkabı, kıyafet gibi ihtiyaçlarına dair numara-beden soruyor. Ve babanın hiçbir fikri yok. Yani kadın işini kaydeden babanın gelirini telafi edemezken, baba da annenin mevcut olmadığı bir durumda, çocukların bakım ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz. Sonuçta hem piyasa ekonomisi hem de ücretsiz bakım ekonomisi ile güçlü, dirençli ve dinamik bir ekonomi için, rollerin erkekler ve kadınlar arasında eşit paylaşıldığı, yeterlilikler ve olanakların eşit olduğu bir yapı gerekiyor.
Feminist hareketin sembolik rengiyle bağdaşlaşan ‘mor ekonomi’ neyi savunur?
“Mor Ekonomi” toplumsal cinsiyet eşitliğini ve bakım emeğini merkezine koyan bir ekonomi tahayyülü. Feminist hareketin sembolik rengi olan “mor”dan ve ekolojik dengelerin, doğanın korunduğu “yeşil” ekonomi fikrinden ilham alıyor. Çıkış noktası feminist gündemde önemli yer tutan hane içi ücretsiz bakım emeğinin toplumsal refah açısından olmazsa olmaz bir ön koşul olduğuna, öte yandan buradaki cinsiyete dayalı dağılımın, piyasa ekonomisinde gözlemlediğimiz toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin (düşük kadın istihdam oranı, ücret uçurumu, mesleki ve sektörel toplumsal cinsiyet ayrışması gibi sorunların) kaynağında yattığına dair tespite dayanıyor.
Buradan yola çıkarak, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve bakım emeğini merkezine koyan bir ekonomi için dört temel politika müdahale alanına dayandırdığı bir reçetesi var:
1- Herkes için erişilebilir ve kaliteli sosyal bakım hizmetleri altyapısının temini;
2- İşgücü Piyasasının eşitlikçi iş-yaşam dengesi için regülasyonu;
3- Az gelişmiş kırsal – tarımsal ekonomilerde, bakımı destekleyen emek yoğun iş yükünün (su veya yakıt toplama, kendi tüketim için gıda üretimi ve işlemesi, vb.) azaltılmasına yönelik fiziksel altyapının temini;
4- İlk üç ayağı destekleyen eşitlikçi, tam istihdamı ve bakım ekonomisini destekleyen makroekonomik politikalar.
Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitliğini ve bakım emeğini merkezine koyan bir ekonomik modelin sadece eşitlik için değil, aynı zamanda sürdürülebilir, kapsayıcı, şoklara karşı dayanıklı ve istikrarlı bir ekonomi için de Yeşil Ekonomi ile birlikte tamamlayıcı olarak önemli bir işlevi olduğunu vurguluyor.
Ücretsiz bakım emeği ön plana çıkarıldığında ekonomi nasıl yeniden yapılandırılabilir?
Sanırım Mor Ekonominin özellikle ilk iki politika müdahale alanı bunun yanıtını vermekte.
Birinci ayak olan. sosyal bakım hizmetleri altyapısı, bakıma özellikle gereksinim duyan çocuklar, yaşlılar, uzun dönemli bakıma ihtiyacı olan hastalar, engelliler gibi toplumsal gruplar için destek sağlayan kurumsal hizmetleri sunan bir mekanizmayı içeriyor. Çocuk kreşleri, anaokulları, okul çağındaki çocuklar için okul sonrası ya da tatil dönemlerinde bakım ve geliştirici eğitim hizmetleri, yaşlılar ve engelliler için gündüzlü aktif yaşam merkezleri, uzun dönemli bakıma yönelik evde verilen profesyonel hizmetler gibi çeşitli alanları kapsayan bir sosyal hizmet altyapısı. Altyapı iki unsuru içerir: Birincisi ekonomik anlamda üretkenliği arttırır, ikincisi herkes tarafından erişilebilirliği refahı arttırır. Sosyal bakım hizmetleri bir altyapı yaklaşımı ile geliştirildiğinde, kişinin/hanenin satın alma gücünden, yaşadığı bölgeden, göçmenlik gibi dezavantajlı statüsünden bağımsız olarak ihtiyaç duyan herkes için erişilebilir olan bir kurumsal hizmetler ağını içerir. Çocuklar, hastalar, yaşlılar, engelliler gibi bakım hizmetlerine özel gereksinim duyan toplumsal grupların yaşam kalitesini iyileştirecek ve toplumsal refaha katkı sağlayacaktır. Böyle sosyal bir altyapı, tıpkı ulaşım, enerji, iletişim gibi alanlardaki fiziksel altyapılar gibi, ekonomik anlamda üretkenliği de arttırma potansiyeline sahiptir. Zira bakım yükümlülüğü olan sağlıklı yetişkinlerin üzerindeki hane içi iş yükünü azaltarak, işyerinde daha verimli olmalarını sağlar; özellikle çocuk bakımı ve gelişimi için olan sosyal hizmetler gelecek nesillerin üretkenliğini destekler; yaşlı-engelli-hasta destek hizmetleri ise önleyici ve koruyucu özellikleriyle sağlık ve sosyal sistem üzerindeki yükü azaltır.
Mor Ekonomide sosyal bakım hizmetleri altyapısını tamamlayan diğer ikinci önemli müdahale alanı işgücü piyasasının eşitlikçi iş-yaşam dengesi için yeniden düzenlenmesini içerir. Bakıma özellikle gereksinim duyan hane üyeleri için desteğin bir kısmı kurumsal ve büyük ölçüde gündüzlü sosyal hizmetler tarafından sağlansa da, önemli bir kısmı ücretsiz iş olarak hane içinde kalmaya devam edecektir. Mor Ekonominin tahayyül ettiği toplum yapısı, tamamen piyasalaşmış bir bakıma dayalı olmaktan ziyade, bakımı merkeze koyan dayanışmacı bir toplum dokusu içerisinde, ücretli ve ücretsiz bakım emeğinin uyumlu bir dengede olduğu bir sistemi öngörür. Bakım yükünün bir kısmını kamusal hizmetlere devrederken, ev içinde kalan ücretsiz kısmının eşitlikçi paylaşımı için iş-yaşam dengesi müdahaleleri gerekiyor. Örneğin, annelik izni ile eşit babalık izni, yeni doğan bakım izinleri dışında evde hastalanan, bakıma ihtiyaç duyan bireylerin bakımı için yasal izinler, bakım izni süresince tam ücretin ödenmesi sağlayacak bakım sigortası, iş-yaşam dengesine yönelik, çalışan erkekleri ve kadınları eşitlikçi koşullarda destekleyen esnek çalışma pratikleri (kısmen evden çalışma, kayan çalışma saatleri, sıkılaştırılmış iş haftası, vb.). En önemlisi ise tam zamanlı mesai saatlerinin, işyeri açma–kapanma saatlerinin insana yaraşır işler çerçevesinde denetlenmesi. 35-saatle sınırlanan yasal iş haftası ile 45-saatlik bir iş haftası arasındaki 10 saat fark, sadece kadınların değil, özellikle erkeklerin hane içi üretim saatlerini arttırmaları için önemli bir kaynak görevi görebilir.
Türkiye, ücretsiz bakım emeği açısından nasıl bir konumda?
Bakım emeğinin ezici çoğunluğu ücretsiz hane içi emekte ve kadın emeğinde yoğunlaşmakta. TÜİK zaman kullanımı istatistiklerine göre günde 146 milyon çalışma saati hane içi ücretsiz bakım işlerine ayrılmakta, bunun %85’i kadınların çalışma saatleri. Türkiye OECD ülkeleri arasında kadın istihdam oranında en sonda. Kadın-erkek ücretsiz ev içi çalışma saatleri uçurumu açısından en başta. Bunun bir uzantısı olarak ücretli bakım istihdamı (uzun dönemli bakım hizmetleri de dahil olmak üzere sağlık hizmetleri, ve erken çocukluk bakım ve okul öncesi eğitim de dahil olmak üzere eğitim hizmetleri istihdamı) toplam istihdamın sadece %12’sini oluşturmakta. Oysa Türkiye’nin içinde bulunduğu Avrupa ve Orta Asya ülkesinde ücretli bakım hizmetleri istihdamı toplam istihdamın yüzde 20’sinden daha fazlasını oluşturmakta.
Sonuç olarak ücretsiz bakım emeğinin iki eksende yeniden dağılımı için önemli yol kat etmemiz gerekiyor: Hane içi ücretsiz çalışmadan kamusal alanda ücretli istihdama dönüştürülmesi, yani bakım hizmetleri istihdamının toplam istihdam içindeki payının artması. Öte yandan, hane içinde kadınlar ve erkekler arasında daha eşit paylaşımı; yani erkeklerin ücretsiz bakım emeği saatlerinin artması. 
1 MİLYONA YAKIN
YENİ İSTİHDAM
Bakım ekonomisine yatırım yapmanın ekonomik getirileri nasıl olur?
Bu soru için teşekkür ederim. Zira son dönemde bir araştırmacı olarak çalışmalarımın odaklandığı bir konu. 2015’te Türkiye verileriyle yaptığımız bir çalışmada sadece erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerinin gelişmesine yapılacak yatırımların, kreş ve ana okula kayıt oranında OECD ortalamasına erişmesi için, GSYH’nin takriben yüzde 1,2’sine denk gelecek bir kaynağı gerektirdiğini ortaya koyduk. Ancak bu miktarda bir yatırım yapıldığında yaratılacak yeni işlerin sayısı (gerek sektörün kendisinde gerekse arkaya bağlar ile ilişkili diğer sektörlerde) 1 milyona yakın yeni istihdama denk geliyor. Aynı miktardaki yatırımı inşaat ve fiziksel alt yapı projelerine yönlendirdiğimizde ise Türkiye ekonomisi bunun sadece üçte biri kadar iş yaratıyor. Ayrıca yaratılan istihdam, bakım hizmetlerine yönlendirildiğinde toplumsal cinsiyet açısından çok daha eşitlikçi zira bakım hizmetlerinde yaratılan işlerin aslan payı kadınlara giderken, inşaat sektöründe tersi doğrusu. Gene de bakım hizmetleri sektörüne yapılan harcamalar inşaat sektörüne yapılan harcamalara göre 3 kat daha fazla iş yarattığından, erkek istihdamı üzerindeki toplam etkisi neredeyse aynı. Bu çalışmada ayrıca yoksulluk üzerindeki etkilere de baktık. Bakım hizmetleri sektörüne yapılan harcamalar yüksek istihdam katsayısı nedeniyle yoksulluğu azaltmada, inşaat sektörüne yapılacak benzer miktardaki harcamaya göre çok daha etkili.
Yani, bakım ekonomisine yatırım yapmanın ekonomik getirileri:
• Çok sayıda yeni istihdam olanaklarının yaratılması (emek yoğun bir sektör olan bakım hizmetleri sektörünün istihdam katsayısının yüksek olması nedeniyle);
• Daha çok istihdam yoluyla daha çok gelir yaratılması, yoksulluğu ve yoksunluğu azaltılması;
• Daha çok istihdam ile makroekonomik açıdan işsizliği azaltılması, işgücüne katılım ve üretkenliğin artması;
• Bakım hizmetlerine erişimin yaygınlaşması ile kadınların işgücü üzerindeki ücretsiz emeğe dayalı zaman kısıtlarının hafiflemesi, kadınların kamusal yaşama, eğitime, istihdama katılımını artması (bu ayrıca özellikle kadınların istihdam edildiği işlerin yaratılması ile, yani kadınlara işgücü talebinin artması ile de destekleniyor);
• Sonuç olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin gelişmesi;
• Özellikle erken çocukluk gelişim, bakım ve okul öncesi eğitim hizmetlerine yapılacak yatırımlar ile bu hizmetlere erişimin satın alma gücünden bağımsız tüm çocuklar için sağlanması yoluyla, çocuklar arasındaki eşitsizliklerin azaltılması,
• Gelecek nesil insan sermayesine yatırımlar ile makroekonomik üretkenliğin arttırılması;
• Okul öncesi çağdaki çocukların ötesinde, okul çağındaki çocuklar, yaşlılar, engelliler, hastalar gibi bakıma özel ihtiyaç duyan grupların refah düzeyinin arttırılması; yaşadıkları hanelerin satın alma gücünden bağımsız olarak kaliteli hizmet erişimi ile eşitsizliklerin azaltılması;
• Üzerinde bakım yükü olan esas çalışma yaşındaki yetişkinlerin kamusal alana katılım ve üretkenliklerinin artması;
• Sağlık ve sosyal güvenlik üzerindeki yüklerin azalması.